Zika Virüsü Nedir?
Zika Virüsü, Flavivirüs grubundan bir RNA virüsüdür. Zarflı, ikozahedral kapsid yapısında, pozitif polariteli, tek iplikçikli bir virüstür. Virüsün yayılmasına sebep olan vektör Aedes cinsine bağlı sivrisineklerden özellikle Aedes aegypti ve Aedes albopictus türlerdir. Bu sivrisinek türleri aynı zamanda dengue ateşi, chikungunya ve sarı humma virüslerini de taşımaktadır. Aedes cinsine bağlı sivrisinekler genellikle gün içerisinde; sabahın erken saatlerinde ve akşamüstlerinde kan emerler. Normal şartlarda gece karanlığında aktif olmasalar da iyi aydınlatılmış alanlarda geceleri de kan emebilirler.
Zika Virüsü’nün Etkileri
Zika Virüsü küresel bir sağlık sorunudur çünkü enfeksiyon ciddi doğum kusurları ve bazı nörolojik hastalıklar ile ilişkilendirilir. Hastalığın en yaygın bulguları; hafif ateş, döküntü, konjonktivite, kas ve eklem ağrısı, halsizlik ve baş ağrısıdır. Bulgular genellikle 2-7 gün sürer.
Bu bulgulara ek olarak, özellikle Fransa’da yapılan incelemelerde Zika Virüsü’nün Mikrosefali ve Guillain-Barre Sendromu'na (GBS) sebep olduğu tespit edilmiştir.
Mikrosefali; bebeğin kafasının aynı yaş ve cinsiyetteki diğer çocukların kafalarından belirgin şekilde daha küçük olduğu, nadir görülen nörolojik bir durumdur.
GBS ise ilerleyici kas zayıflığı veya felciyle seyreden akut bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sisteminin kendi sinir sistemine saldırıp sinir kılıfını zedeleyerek iltihaplanmasına yol açtığı, otoimmün bir bozukluktur.
Zika Virüsü, Aedes aegypti veya Aedes albopictus sivrisinekleri tarafından bir ısırık yoluyla bulaşır. Zika ayrıca anneden bebeğe de geçebildiği gibi, kan yolu ve cinsel yollar ile de bulaşabilmektedir.
Zika Virüsü ilk kez 1947 yılında, Uganda’daki Zika Ormanı’nda, Rhesus maymunlarında saptanmıştır. 1948’de aynı ormanda sivrisineklerden ve 1952’de Uganda ve Tanzanya’da insanlardan izole edilmiştir. Afrika’nın ve Güneydoğu Asya’nın bazı bölgelerinde 2007 yılından önce salgınlar bildirilmiştir.
İlk büyük salgın ise 2007 yılında Mikronezya Federe Devletleri’nde ortaya çıkmıştır. Fransız Polinezyası’nda 2014 yılında yaşanan salgından sonra, Guillain-Barre Sendromu olan hastalarda dikkat çekici bir şekilde artış gözlenmiştir. 2015 yılının Mayıs ayında ise Brezilya’da Zika Virüsü hastalığı salgını başlamıştır. Bu salgında Brezilya’nın kuzeydoğu kesimlerinde konjenital mikrosefali sıklığında artış yaşanmıştır. Bugüne kadar toplam 86 ülkede sivrisinekle bulaşan Zika enfeksiyonu kayıtlara geçmiştir.
Aedes Cinsi Sivrisineklerin Türkiye’deki Durumu
Aedes aegypti’nin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Artvin’den başlamak üzere Giresun il sınırına kadar yerleşik popülasyon olarak var olduğu ve Batum’dan Kırım Yarımadası’na doğru yayılmakta olduğu saptanmıştır. Bu sivrisinekler, virüs taşıma kapasitesi yüksek bir türdür.
Aedes albopictus türü ise ülkemizin batısında Trakya ve İstanbul’dan, doğusunda Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki illerimizden Giresun’a kadar görülmektedir. Batıda Kocaeli’ye, doğuda Giresun’a kadar yayılmış olan bu vektörün 5 - 7 yıl içinde Orta Anadolu’ya kadar yayılacağı tahmin edilmektedir.
Aedes albopictus’un, yayılmacı bir tür olduğu, adaptasyon yeteneğinin yüksek olduğu, artık sadece yaz aylarında değil; Mart ile Kasım ayları arasında yaşayabildiği, hızlı gen aktarımı sayesinde soğuk mevsimlerde de hayatta kalma yeteneğini geliştirdiği bilinmektedir. Bir seferde 200’den fazla (ömrü boyunca toplam 1.000’e kadar) yumurta bırakan bu sivrisinek türü; genellikle longozlarda, ormanlardaki ağaç kovuklarında, ağaç kök boğazında oluşan su birikintilerinde ve atık lastiklerin içinde üremektedir.
Zika Virüsü Enfeksiyonunun Tedavisi
Henüz Zika Virüsü enfeksiyonu tedavisinde kullanılabilecek aşı veya ilaç geliştirilememiştir.
Gündüz ve akşamları sivrisinek ısırıklarına karşı korunma, Zika Virüsü’nün bulaşma riskini önlemede kilit bir öneme sahiptir. Hamilelerin, hamilelik ihtimali olanların ve küçük çocukların sivrisinek ısırıklarından korunmasına özellikle dikkat edilmelidir. Kişisel korunma önlemleri şu şekilde sıralanabilir;
Aedes Cinsi Sivrisineklerle Nasıl Mücadele Edilir?
Aedes aegypti türü sivrisinekler, hem iç hem dış mekanlarda (daha çok iç mekanlarda) öncelik insanlar olmak üzere sıcakkanlı canlılardan gündüz saatlerinde kan emerler. Aedes aegypti tipik olarak kapalı alanlarda dinlenen ve saklanan bir tür olup; en fazla 100 metrelik bir menzilde uçar. Yumurtalarını bina çevrelerinde insanlar tarafından su depolamak için oluşturulmuş su depolarına, dekorasyon havuzlarına ve yağmur suyu biriktirmeye müsait olan; kullanılmış araba lastiklerinin içlerine, boş yiyecek ve içecek kaplarına, saksı, su bidonu, kavanoz, çatı oluğu gibi alanlara bırakırlar.
Aedes albopictus türü sivrisinekler, genelde dış mekanlar olmak üzere hem iç hem dış mekanlarda kan emen, oldukça saldırgan bir türdür. Bu tür de gündüz saatlerinde (özellikle sabahın erken saatlerinde ve akşamüstlerinde) faaldir. Genelde dış mekanlarda saklanan ve dinlenen Aedes albopictus’lar hem mesken yerlerinin etrafına (plastik kaplar, çatı olukları gibi yapay su birikme alanlarına) hem de su birikmesine müsait her türlü doğal alana (ağaç kovukları, bitkilerin üzeri vb.) yumurta bırakırlar. Culex ve Anopheles cinsi sivrisineklerin öncelikli olarak tercih ettiği toprak yüzeyindeki durgun sular ve havuzlar, bu iki Aedes türü tarafından tercih edilmez.
Ergin dişi sivrisinek yumurtalarını doğrudan su kaynaklarına bırakabileceği gibi, yağmur suyu birikecek yerlere, henüz bu yerlerde su birikintisi olmasa bile bırakabilir. Aedes cinsi sivrisinek yumurtalarının susuzluğa dayanıklılığı diğer türlerden çok daha fazladır ve yumurtalar susuzluğa 8 ay kadar dayanabilir. Çevresel şartlara bağlı olarak değişiklik göstermekle birlikte normal şartlarda yumurtalar suya bırakıldıktan veya suyla buluştuktan 8 - 10 gün sonra ergin sivrisinek çıkışı gerçekleşir. Ergin sivrisineklerin yaşam süresi çevre şartlarına bağlı olarak 2 ile 4 hafta arasında değişir. Dişi bir sivrisinek, her seferinde 100 - 200 yumurta olmak üzere toplam beş kere yumurtlayabilir ve ömrü boyunca 1.000’e kadar yumurta üretebilir.
Larva Mücadelesi
Aedesler, insanlar tarafından üretilen suni su kaynaklarında veya doğada bulunan ve ulaşılması zor olan su kaynaklarında üremeyi tercih ettiklerinden, konvansiyonel larvasit uygulamaları bu tür için beklenen sonuçları vermez. Etkili ve ekonomik bir larva mücadelesi için, bölgedeki tüm kurum ve kuruluşla birlikte halk da mücadeleye dahil edilmelidir. Gerekli bilinçlendirme çalışmaları yapılarak sivrisineklerin üreyebileceği her türlü su birikintisi ortadan kaldırılmalı veya kontrol altına alınmalıdır.
Küçük Su Birikintilerinde;
Su Depolamak için Kullanılan Orta Büyüklükteki Alanlarda;
Sulama havuzları ya da su kuyuları gibi geniş su birikintisi olan alanlarda (göl, dere gibi doğal su kaynakları ile bağlantısı olmayan kapalı alanlar);
Sulama ve yağmur suyu kanalları gibi büyük su birintisi olan alanlarda;
Ergin Mücadelesi Rezidüel İlaçlama
Alan İlaçlaması (ULV ve Termal Sisleme)
Aspendos Bulv. Kızıltoprak Mah.
919 Sok. No:53 Muratpaşa
ANTALYA
+90 242 321 57 58
©2020 Nil Çevre Sağlığı